Riskli gebelik, annenin, bebeğin ya da her ikisinin de sağlığını tehlikeye atabilecek faktörlerin var olduğu bir gebeliktir. Bu, özel izlem, tedavi veya önlemler gerektirebilir.
Yaş: 35 yaş üstü annelerde ya da 17 yaş altı genç annelerde risk artabilir.
Tıbbi Geçmiş: Daha önce erken doğum, düşük, preeklampsi gibi komplikasyonlar yaşamış olmak.
Kronik Hastalıklar: Diyabet, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları gibi kronik rahatsızlıklar.
Çoğul Gebelik: İkiz, üçüz gibi çoğul gebeliklerde risk artar.
Lifestyle Faktörleri: Sigara, alkol, yasadışı ilaç kullanımı.
Riskli bir gebelik, doğum sırasında da bazı komplikasyonlara yol açabilir. Bunlar:
Erken Doğum: Bebeğin 37. haftadan önce doğması.
Fetal Distres: Bebeğin oksijen seviyesinin düşmesi.
Doğum Travması: Doğum sırasında bebeğin yaralanması.
Sezaryen: Vajinal doğumun riskli ya da imkansız olduğu durumlarda yapılır.
Düzenli Doktor Ziyaretleri: Durumunuzu yakından takip edebilmek için düzenli kontroller önemlidir.
Sağlıklı Yaşam Tarzı: Dengeli beslenme, sigara ve alkolü bırakma, düzenli egzersiz.
Eğitim: Riskli gebelik ve doğuma yönelik eğitimler ve sınıflar almak.
Doğru Bilgi: Doktorunuzdan, hemşirenizden ve diğer sağlık profesyonellerinden doğru bilgi alın.
Gebelik belirtileri ve bu belirtilerin ortaya çıkma süresi kişiden kişiye göre değişkenlik gösterebilir. En erken belirtiler cinsel ilişkiyi takip eden 14. gün itibariyle görülebildiği gibi, fiziksel semptomların ortaya çıkması zaman ilerledikçe farklılık gösterir. Ayrıca, hamilelik ve adet öncesi yaşanan belirtilerin birbirine benzeyebileceğinden, bu iki durum birbiriyle karıştırılabilir.
En yaygın görülen belirtiler mide bulantısı, koku hassasiyeti, iştah kaybı, hassas göğüsler ve sık idrara çıkma olarak sıralanabilir. Belirtilerin şiddeti ve çeşidi kişiden kişiye değişkenlik gösterse de erken dönemden itibaren anne adayının bedeninde en sık gözlemlenen gebelik belirtileri şu şekildedir:
Adet gecikmesi: Tek başına bir gebelik belirtisi olmayıp bir haftadan fazla süren gecikme yaşanması durumunda hamilelik testi ile güvenilir ve kesin sonuca ulaşılabilir.
Göğüs ve göğüs uçlarında hassaslık: Sık görülen belirtilerinden biridir. Adet döngüsü öncesi dönemde olduğu gibi göğüslerde dolgunluk, hassasiyet, ağrı gibi fizyolojik etkiler gebeliğin erken dönemlerinde hissedilir.
Sık idrara çıkma: Gebeliğin erken dönemlerinde vücutta değişen hormon seviyeleri sonucunda görülür. Bununla beraber, gelişen bebeğin idrar kesesine baskı uygulamasıyla birlikte gebeliğin son haftalarında da sık idrara çıkma gözlemlenebilir.
Koku hassasiyeti: Anne adayı ilk haftalardan itibaren hamilelik boyunca çeşitli gıda veya kokulara karşı hassasiyet, tiksinti vb. reaksiyonlar geliştirebilir.
Halsizlik: Hamilelikte en sık görülen belirtilerden biri de yorgunluk ve halsizliktir. Özellikle hamileliğin ilk üç ayında progesteron hormonunun artması sonucunda anne adayında sürekli uykulu olma hâli görülebilir. Fakat, bu his hamileliğin ilerleyen zamanlarında plasentanın gelişimiyle doğru orantılı olarak ortadan kalkar.
Baş dönmesi: Baş dönmesi ve buna bağlı olarak bayılma, ilk haftalarda gözlemlenen hamilelik belirtilerindendir.
Mide bulantısı: Kusmayla birlikte, mide bulantısı hamileliğin ilk üç ayında sıklıkla rastlanan belirtilerden biridir. Sabah bulantıları şeklinde kendini gösterebilen bu şikayetler yumurtanın döllenmesi sonucunda vücutta değişen hormon seviyeleriyle ilişkilidir. Ancak, mide bulantısı ve kusma isteğinin farklı birçok sebebi olabileceğinden bu durumun tek başına hamilelik belirtisi sayılmayacağını hatırlatmakta fayda var.
Aşerme: Hamileliğin en yaygın belirtilerinden bir olan aşerme, anne adayında farklı gıdalara karşı aşırı istek veya ani tiksinme olarak kendini gösterebilir.
Duygusal çalkantılar: Hormon seviyelerinde oluşan değişimin doğal bir sonucudur. Ani gülme veya ağlama gibi duygu değişimleri hamilelik boyunca yaşanabilir.
Sırt ve/veya bel ağrısı: Hamilelik süresince gözlemlenebilen sırt ve bel ağrısının yanı sıra, vücutta su toplaması ve şişkinlik/ödem şikayetleri de anne adaylarında sık görülen belirtiler arasından yer alır. Ödem oluşumunu engellemek için anne adaylarının bol su tüketmeleri tavsiye edilir.
Vajinal akıntı: Değişen hormon seviyelerine bağlı olarak görülebilir. Vajinal akıntının rengi ve miktarında değişiklikler yaşanması son derece normaldir.
Hamilelik şüphesine yol açan ilk belirtilerden birkaçına sahip olan ve akabinde yapılan gebelik testi pozitif sonuçlanan anne adayları bir uzman hekim gözetiminde gerekli tüm sağlık testlerini yaptırmalıdır. Anne adayının rutin kontrollerini aksatmaması ve doğuma kadar doktoruyla iletişim hâlinde kalması büyük önem taşır. Bununla birlikte, anne adayının sık sık istirahat etmesi, beslenme ve uyku düzenine azami özen göstermesi de sağlıklı bir hamilelik süreci geçirilmesine katkı sağlayan önemli faktörler arasında yer alır.
Riskli gebelik ya da yüksek riskli gebelik; gebelik öncesi ya da gebelikte ek bir hastalığı olan veya taramalarda düşük riski veya bebekte sakatlık riski çıkan gebeliklerdir
Normal vajinal doğum yapılamayan durumlarda başvurulan yöntem, sezaryen doğumdur. Normal doğum düşünülen durumlarda acil olarak sezaryene geçiş yapılabileceği gibi doğum öncesi planlama yapılarak da sezaryen kararı alınabilir. Doğumdan önce sezaryen yapılacağı kesinleşmiş ise işlemin yapılacağı tarih ve saat belirlenebilir.
Sezaryen doğum, ameliyathane koşullarında ve anestezi altında gerçekleştirilen bir doğum tekniğidir. Bu işlemde önce karna, sonra rahme kesi uygulanarak bebeğin anne karnından çıkarılır. Daha sonra kesi yerleri dikiş ile kapatılarak doğum tamamlanır.
ajinal akıntı, vajina ve rahim ağzındaki küçük bezlerden salgılanan sıvıdır. Bu sıvı, vajinayı ve üreme sistemini temiz ve sağlıklı tutarak eski hücreleri ve kalıntıları temizlemek için her gün vajinadan sızar. Östrojen seviyelerindeki normal değişikliklerden vajinal akıntı meydana gelebilir
Rahim sarkması, vajinanın etrafındaki kas, bağ dokular, pelvik organları ve dokuları yerinde tutan sinir, kas dokularının zayıflamasıyla kopar ve vajenden dışarı sarkmalar meydana gelir. Normal doğum yapmak, östrojenin yetersiz gelmesi, yaşlılık gibi sebeplerden ortaya çıkmaktadır
Tedavi edilebilen cinsel yolla bulaşan hastalıklar: Sifiliz, bel soğukluğu, klamidya ve trikomoniyazdır. En sık görülen seksüel geçişli 4 hastalık ise; hepatit B, herpes simplex, HIV (AIDS) ve HPV tam olarak tedavi edilemez